Tanrıdan davacı olmak …




Tuhaf şeyler: Tanrı da, eğer varsa, Tanrıdan davacı olmak da …

Ve bu nokta önemli; çünkü Tanrıdan davacı olabilmek için öncelikle davacı olabileceğiniz bir Tanrının var olması ya da en azından davacının, onun var olduğunu sanması veya var olduğuna inanması gerekiyor.

Ancak bunlar da yeterli olmuyor ne yazık ki. Kim söyledi ki size Tanrıdan davacı olmanın kolay olduğunu? Nitekim öyle değil; ama öyle olsaydı – eminim – Tanrıyı birçok dava eden olurdu.

İşin ironik yanı da burada zaten: Suçlaması çok kolay; ama dava etmesi kolay olmayan; dahası neredeyse olanaksız olan bir varlık, Tanrı. “Varlık” derken o varlığın kurgusal bir varlık da olabileceğini göz ardı etmeyin.

Neyse, lafı fazla uzatmayalım. ABD-Nebraska eyaleti senatörü Ernie Chambers tutmuş, davacı olmuş Tanrıdan. Peki neden? Tanrı hem onu, hem de Nebraska halkını tehdit ediyor; dünyadaki diğer insanlar içine de dehşet salıyormuş. Davanın amacı, Tanrının mahkumiyetini sağlayarak tüm bunların önüne geçmekmiş.

Bir başka ironi de insanın kendi yarattığı bir şeyden bu kadar korkabilmesi. Korkumuzdan tanrılar yaratıyoruz, mevcut korkularımız yetmiyormuş gibi bir de gidip o tanrılardan korkuyoruz. Sonra korkan biz değilmişiz gibi utanmadan Tanrıyı korkutucu olmakla itham ediyoruz. Ne yüzsüz yaratıklarız ya.

İnsanoğlu tavşan misali: Hani derler ya “tavşan korktuğu için kaçmaz; kaçtığı için korkar”; işte o hesap. Kaçtığımızdan korkuyoruz.

Lafı yine uzattım. Sonuçta Hakim Marlon Polk davayı reddetmiş; çünkü dava sürecinde yer alan belgelerin davalıya iletilebilmesi için davalının ikametgah adresinin bilinmesi gerekirmiş. Adres bilinmediğinden dava düşmüş.

Gereğinden fazla uzamış olan bir yazıyı Kung fu tze’den (Konfüçyüs) manidar bir sözle noktalayalım:

“En zor şey, karanlık bir odada bir kara kediyi bulmaktır. Özellikle odada bir kara kedi yoksa.”

Resim: The Ancient of Days (God as an Architect), William Blake (1794). Artcyclopedia
üzerinden ...