Hayvanlara yem atmanın yasak olduğu bilinir. Ama bu durum daha farklı çünkü bu levha sizi hayvanlara yem olmamanız konusunda uyarıyor. Trifter yeni keşfettiğim eğlenceli sitelerden biri ve buna benzer birçok ilginç haberi resimleriyle beraber sitede bulmak mümkün.

Leonardo Da Vinci’nin Louvre Müzesi'nde bulunan Bakire ve Çocuk (Virgin and Child with Saint Anne) isimli tablosu yenileme çalışmaları için indirilmiş ve bu tablonun arkasında Da Vinci’ye ait olduğu düşünülen üç eskiz bulunmuş. Kızıl ötesi ışık altında yapılan incelemede tablonun arkasında, sol tarafta bir at başı, ortada bir kafatası ve sağda ise elinde lamba olan genç İsa figürünün göründüğü belirtilmiş.
Louvre yetkilileri bu durumun ender rastlanan bir keşif olduğunu söylüyor çünkü tablo arkası çizimlerine nadiren rastlanıyormuş ve Leonardo’nun çalışmalarında ise böyle bir örneğe daha önce rastlamamışlar.

1519’da tamamlanan tablonun arkasında görülen eskizlerin Leonardo’nun tarzı olduğu düşünülse bile yetkililer konuyu netleştirmek için araştırmalarını sürdürüyormuş.

Bu eskizler Leonardo’ya ait olmazsa kime ait olacak ki?

Eskizleri ve tabloyu inceleyerek sizde akıl yürütebilirsiniz.

Reuters üzerinden.

İşte harika diyebileceğim bir oluşum. Bir Tabak, ev kadınlarını birbirinden gereksiz tv programlarından ve kim kiminle evlenecek ya da kimin yememeğinden saç çıkacak gibi gereksiz tartışmalardan uzaklaştıracak bir web site. Bu web site sayesinde özellikle ev kadınları tv-sosyalleri olmak yerine e-sosyaller olacak ve kendilerine favori aşçılar edinecek, birilerinin favori aşçıları olacak dahası sevgileriyle yaptıkları yemeklerini böyle bir ortamda paylaşarak tatmin olabilecek. Bu ortamı yemeklerinin fotoğraflarıyla da taçlandırabilecekler. Hatta sohbetler ve paylaşımlar ilerledikçe sanal-günlerini sosyal günlere dönüştürebilecekler.

Ev kadınları özelinde düşündüğüme bakmayın, yemek yapmaya ve yemeğe ilgi duyan herkes bu sosyal ağa üye olabilir. Ev kadınlarının çağdaşlığı, dinamikliği ve teknolojiyi bu sayede yakalayabileceklerine inandığımdan özellikle onlara sesleniyorum tabi.

Uyarımı eklemek zorundayım. E-ortamda olduğumuz için yemek tariflerini yemekleriyle taçlandıranlar, bu yemeklerin lezzetli olduğuna inan(dır)manın yolunun yemeğin fotoğrafıyla kurduğumuz bağda olduğunu bilsinler. Bu nedenle lütfen yemeklerini biraz sanatsal açıdan daha doğrusu doğru açılardan fotoğraflasınlar.

E-ortamdaki öncelikli amacınız göze hitap olsun... Ayrıca tüm yemek sırlarınızıda sır olmaktan çıkarın tabi.

Son günlerde 2008 yılının en iyilerini yayımlamak bir zorunluluk gibi. Ben de kendimi bu gelenek içerisine bir parça katmak için en iyi 10 Astronomi resmini Neotarama aracılığı ile discovermagazine adlı blog üzerinden sizlerle buluşturuyorum. Yukardaki resim 7 numara ve ismi: "galaksi çok fazla yer ve gaz çıkarır."

Herkese yavrusu güzel gelir ama ciddi manada bu Sibirya Kaplanı çok tatlı. Belki de her türün yavrusu kirlenmemiş olarak kendi çapında güzel ve vazgeçilmez. Ama sizlere mymodernmet üzerinden yayımlanan yüksek çözünürlükteki bu resimlere bakmanızı şiddetle öneriyorum.

Playboy'un Meksika'ya özel basımının Aralık sayısının kapağı, derginin tartışma yaratan içeriklerine bir yenisini daha ekleyecek gibi görünüyor.

Model Maria Florencia Onori'nin Kutsal Bakire Meryem'i temsil edecek biçimde yarısı vitrayla kaplı bir fon önünde beyazlar içinde - biraz da kışkırtıcı biçimde - fotoğraflanması ve altına İspanyolca "Te Adoramos, Maria" (Meryem, sana tapıyoruz) ifadesiyle Playboy'a kapak yapılması Meksikalı Katoliklerce nasıl karşılanacak merak ediyorum.

Derginin tartışma yaratacağını düşündüğüm kapağının Aralık ayına denk gelmesi bir rastlantı değil tabi ki. Sizin de bildiğiniz gibi Aralık ayı Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen ve 25. gününde İsa Peygamber'in doğuşunun kutlandığı bir ay. Diğer yandan 12 Aralık, Meksikalılar için ayrı bir öneme sahip; çünkü Meksikalılar, 477 yıl önce 12 Aralık'ta Kutsal Bakire Meryem'in Mexico City yakınlarındaki Tepeyac tepesinde bedene bürünüp, bir köylüye göründüğüne inanıyorlar. İlerleyen dönemlerde Meksikalılarca Guadalupe'lu Bakire olarak adlandırılan Bakire Meryem'in söz konusu görünüşü Meksikalı Katoliklerin kutsal bir simgesi haline geliyor. Öykünün tarihsel bölümü böyle...

Öykünün bugününe gelecek olursak Playboy'un Meksika basımından sorumlu Raul Sayrols, Playboy'un cüretkar kapağının alabileceği tepkileri öngörmüş olacak ki söz konusu resmin ne Guadalupe'lu Bakire'yi ne de başka dinsel bir figürü tasvir etmek amacında olmadığını, amacın Rönesans atmosferini kapaklarına yansıtmak olduğunu söylemiş.

İnanalım mı?

Reuters üzerinden ...

National Geographic, 1995 yılı Şubat sayısının kapak konusu olarak Venedik'i seçmiş ve harikulade fotoğraflarla süslenen yazıyı "Venüs: Bir düşten daha fazlası..." başlığıyla yayınlamıştı.

O günden hemen hemen 13 yıl sonra, 1 Aralık 2008 Pazartesi günü, adı Venedik olan düş bir kabusa dönüştü: İtalyanların "acqua alta" dedikleri, dilimizeyse "yüksek su" olarak çevrilebilecek olay sonucunda Venedik'teki su düzeyi yüksekliği 1.5 metre kadar arttı. Son 22 yılın en büyük artışının nedeniyse sağanak yağmur ve şiddetli rüzgardı.

Söz konusu olay ünlü San Marco Meydanı'nı küçük bir havuza çevirince, fırsattan yararlanmak isteyen Hollandalı sporcu Duncan Zuur su kayağını kaptığı gibi San Marco Meydanı'na koştu.

Sular altında kalır mıydı kalmaz mıydı tartışması sürekli gündemde olan Venedik'in az biraz da olsa sular altında kalmasıyla Venediklilerin neler deneyimleyeceği bir ölçüde görülmüş oldu.

Söz konusu deneyimlere ilişkin harikulade fotoğrafları boston.com'da görebilirsiniz.

Nimetle şaka olmaz her ne kadar Cem Yılmaz'ın G.O.R.A filminin mottalarından birine dönüşmüş olsa da hemen hepimiz bu deyişi çocukluğumuzdan hatırlarız. Baekdal sitesinde bu eklentiyi hazırlayan arkadaşın söylediklerine göre o da benzer uyarılara maruz kalmış küçük bir çocukken. Yemekle oynamamak kültürler arası bir etik kural gibi gözükse de, Anna the Red tabuları yıkan orjinal bir çalışma ortaya koymuş. Adeta tabağınızdaki yemeği bir sanat eserine dönüştüren bu yaratacı insana acilen bir yer açmasını tavsiye ediyorum. Özellikle çocuklara yönelik menülerle gönülleri fethedebilir.

Ankara kokmanın ne demek olduğunu ancak Ankara’da kışı yaşamış olanlar bilir. Örneğin ben çok iyi biliyorum, okuldan eve yürüdükten sonra saçımı ya da giysilerimi kokladığımda Ankara kokusu alıyorum ben. Kömür kokusu, duman, is her yanımı sarmış, her yanıma sinmiş oluyor. Nefret ediyorum bu kokudan. Bu nedenle Greenpeace Türkiye'nin gönderdiği e-postanın teşvikiyle konuyu burdan duyuruyorum. Greenpeace’in kömür hakkında on acı gerçek başlıklı yazısında bahsettiği gibi bir an önce kömür santrallerinden ve kömürden kurtulmak gerekiyor. Bu çağrıyı kömür kokusunun bana verdiği zihinsel ve fiziksel zarardan ötürü değil, dünyaya verdiği zarardan ötürü destekliyorum.

Bu on acı gerçekten bazıları:

Acı Gerçek 5: Kısırlık, kanser, prostat ve solunum sorunları, kardiyovasküler ve nörolojik hasarlar, hipertansiyon, işitme bozukluğu bu maddelerin sebep olduğu hastaliklardan sadece bir kaçı.

Acı Gerçek 9: Türkiye’deki kömür rezervleri çoğunlukla linyit olarak sınıflandırılmaktadır; linyit en düşük karbon içeriğine ve en yüksek nem oranına sahip kömür türüdür. Kirletme oranı çok yüksektir ve enerji değeri çok düşüktür. Bu kömür santrallerini daha az verimli hale getirir, elektriği daha pahalı konuma getirir ve toplumsal maliyetleri arttırır.

Yetkililere bende buradan sesleniyor, bozkırdan (Ankara) zaten hoşlanmayan biri olarak bir an önce Ankara kokmaktan kurtulmak istiyorum…Yakılmasın kömür, ısıtmasın kimseyi...

Doğal bir doğa için doğalgaz kullanalım diye de ekliyorum.